Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 13. Kocaeli Kitap Fuarı, kitap tutkunlarını sevdikleri yazarlarla bir araya getirmeye devam ediyor. Bu kapsamda “İyileşen Çocukluğum İyileşen Anneliğim” adlı söyleşinde konuşan yazar Hatice Kübra Tongar, çocuklarımızı nasıl anlayacağımıza dair ipuçları verdi. Tongar, “Çocuklarımızı anlamanın ilk yolu Rabbimizi anlamaktır” dedi.
HAYATTAKİ YERİMİZİ BULAMAMAK
Akçakoca Konferans Salonu’nda gerçekleşen söyleşide kitapseverlerle bir araya gelen yazar Hatice Kübra Tongar, “Çocuklarımızı nasıl daha iyi tanırız ?” sorusuna cevaplar verdi. Temel problemin hayattaki yerini bulamamak olduğunu dile getiren Tongar, “Ben neden yaratıldım, çocuğuma neden anne ve baba oldum sorusuna cevap verememek çok üzücü. Bu soruların peşine düşmemiz lazım. İş hayali kurmak demek illa doktor olmak değil, sosyal statüsü önemli değil. Mutlu olabileceğin bir işle meşgul olmak en doğru olan. Bir hastanede doktor kadar bir temizlik görevlisinin önemi aynı derecedir. Bunun için hayatının anlamını bulmak çok önemli” dedi.
ÇOCUKLARIMIZA RABBİMİZİ, ŞEFKATİ İLE TANITMAMIZ GEREK
Çocuğunu anlamanın ilk aşamasının Rabbini anlamak olduğunu ifade eden Tongar, “Mesela çocuğumuzu anlamaya çalışırken korku ile bir şeyler yaptırmak, rabbimizi iyi bir şekilde anlayamadığımızdan dolayıdır. Kulunu korkutan bir yaratıcı tasavvuru oluşturuyoruz maalesef. Rabbimiz kendini bize nasıl tanımlar ona bakmalıyız. Esmaül Hüsna’da Rahman ve Rahim kulunu çok seven merhametli olduğunu bize bildiriyor. Her işin başında söylediğimiz Besmele’de bu özelliğini görüyoruz. Zül Celali Vel İkram sıfatı mesela. Celal ile başlayan bir sıfatını bile ikram ile birlikte sunan bir rabbimiz var. Çocuklarımıza Rabbimizin şefkatli sıfatları ile tanıtmamız gerek” dedi.
“EZBERE YAŞAMAYALIM, SORGULAYALIM”
Çocuğumuzu anlamanın ikinci şartının kişinin kendini anlaması olduğunu kaydeden Tongar,”Bunun için hayatı ezberden yaşamamak gerek. Hayatımızdaki hikâyelerde, bunu ben neden yapıyorum dememiz, o işi sorgulamamız çok önemli. Öte yandan çocuklar mükemmel hatırlatıcılardır, tetikleyenlerdir. Çocuklarımızı kucağımıza aldığımızda kendi anne ve babamızı daha iyi anlarız. Böylece kendimizi de daha iyi tanımamızı sağlar. Kendi çocukluk duygularımızın farkında oluruz” şeklinde konuştu.
“OKUMAK, AMA NASIL OKUMAK”
Çocuklarımızı anlamanın son adımının ise okumak olduğunu söyleyen Tongar,” İnsanın cehaleti kitap okumak ile düzelmez sadece. Okumak; hayatı okumakla, yaşanılanları okumakla tam anlamıyla başarılır. Mesela çocuklarımızın fıtratını bilip, çocuğumuzu okumamız gerekiyor. Sadece kitapları okuyup çocuklarımıza uygulamaya çalışırsak gerçekleri göremeyiz, başarısız oluruz. Onları kaybedebiliriz” dedi.
“MANAVLAR AKÇAKOCA’NIN EVLATLARI”
13. Kocaeli Kitap Fuarı doludizgin devam ediyor. Süleymanpaşa Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen “Heybemdeki Güller” isimli söyleşide konuşan Ümran Yavaş Tepecik, ev hanımı olduğunu ve okumaya meraklı birisi olarak kitap yazdığını söyledi. Kocaeli’ndeki Manav kültürünü “Heybemdeki Güller” isimli kitabında tanıtan Tepecik’in şiirleri de bulunuyor. Manavların Akçakoca’nın evlatları olarak Kocaeli’ne yerleştiğini söyleyen Tepecik, “Örf ve adetlerimizi yaşatmak için çaba sarf ediyorum” dedi. 80 yaşındaki annesinin de söyleşiye katılarak destek olduğu Ümran Yavaş Tepecik duygulu anlarda yaşadı.
“ÂŞIK VEYSEL’İN ATALARI KARS’TAN GÖÇMÜŞTÜR”
Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gencay Zavotçu, Âşık Veysel’i konu alan söyleşisinde önemli bilgiler sundu. 2023 yılının Âşık Veysel yılı ilan edilmesini önemsediğini belirten Zavotçu, “Ölümünün 50. yılında anıyoruz büyük aşığı. 7 yaşında gözlerini kaybeden Âşık Veysel’in şiirleri yanındakiler tarafından yazıya geçirilmiştir. Şiirlerinin adlandırılmasında bir sorun var. Veysel bu dünyadan bir Nevruz günü göçtü. İnsanların baharı karşılayacakları bir günde göçtü. İnsanların gönüllerine kış geldi adeta. TRT radyolarında tanınan Âşık Veysel sözüyle, sazıyla tanınıyordu. Türk insanının gönlüne büyük bir hüzün düştü. Sivas Şarkışla Sivrialan Köyünde doğan Veysel’in ailesinin 1880’li yıllarda Kars’tan göçtüğü araştırmalarımda vardığım bir konu. Veysel’le yapılan bir röportajda atalarının Türkistan’dan göçtüğünü söylemektedir. Yunus Emre’yi Hoca Ahmet Yesevi’yi kendisine bir usta olarak gören Veysel’in büyük bir gönül olgunluğu vardır. Talihinden yakınsa da çok büyük bir gönül ile kimseye kırgın değildir. Ölüm döşeğindeyken son şiirini oğluna yazdırmıştır” dedi. Prof. Dr. Gencay Zavotçu’yu söyleyişinde Derince Kız Anadolu Lisesi öğrencileri ve edebiyatseverler yalnız bırakmadı.
EDEBİYATTA AŞK TEMASI
Kocaeli Şairler ve Yazarlar Derneği tarafından düzenlenen Türk Edebiyatı’nda “Aşk” teması üzerine düşünceler başlıklı söyleşide yazar Hakan Koçar, Fuzuli’den beyitler okudu. Divan Edebiyatımızda Arapça ve Farsça metinler olduğunu ve bunun da günümüzde anlamaktan zorluk çekildiğini belirten Yazar Koçar, “ Halk edebiyatında en önemli şairlerimizden biri Dadaloğlu’dur. Eski Türk edebiyatında Aşk çeşitli boyutlarda işleniyor. Günümüz edebiyatında nazım şiirlerin yanında roman ve öyküde aşk teması yerini korur” dedi.
BENLİĞİMİZE YOLCULUK
Aktif Felsefe İzmit Şubesi tarafından düzenlenen “Benliğimize Yolculuk” isimli söyleşide konuşan Duman Altı Hayatlar kitabının yazarı Elif Öztürk, “Hikayeler bize metaforik bir şekilde bir şey anlatır. İnsanı benliğinden uzaklaştıran şeyler bağımlılıklara sebep oluyor. Girdiğimiz roller ve kimlikler benliğimizden uzak olabiliyor. Mantıklı ve gerekçeli şeylerin hayatla ilgili tek doğru olduğunu düşünmek bizim kendimize yabancılaşmamıza sebep olur” dedi.