Spor

Eşek ile Kurt'un hikayesi



Eşek, yemyeşil otlara bakıp, “otlar ne güzel kırmızı” demiş.

Kurt bu sözü duyunca, “Lan olur mu hiç, yemyeşil ot işte, bunun neresi kırmızı?” diye sormuş.

Eşek bu, dinler mi inatlaşmış durmuş.

Kurt bu duruma çok kızınca aralarında büyük bir tartışma başlamış.

En nihayetinde olay büyüyünce konu ormanlar kralı Aslan’a intikal etmiş.

Aslan her iki tarafı dinlemiş ve kararını açıklamış.

Karar, Eşeğe istediği kadar ot verilip salıverilmesi, Kurt için ise bir ay hapis cezası olarak çıkınca Kurt hemen atılmış,

Kralım gerçekten olay böyle mi, yani otların rengi kırmızı mı, bende mi sıkıntı var” diye sorunca Aslan şu cevabı vermiş.

-“Sen kurtsun, ne diye bir eşekle tartışmaya giriyorsun ki? Ben de biliyorum ot yeşildir ve sen haklısın ama eşeğe uyup onunla tartıştığın için bu cezayı sana layık gördüm” demiş.

Ben de son yazdığım yazı ve sonrasında camiada çıkan tartışmalar neticesinde kendime en az 1 ay “Kocaelispor’u yazmama” cezası vermiştim ama dayanmak ne mümkün.

Etrafımda “çimenin rengi kırmızı” diye bas bas bağıran, yazılar yazan, yorumlar yapan, gider yapan,  o kadar tencere tava zekalı insanlar var ki, yazmazsam çatlar giderdim.

Sonucuna katlanacağız elbet…

Ama sanırım bu kez son olacak.

Uzun bir süre de yazacağımı sanmıyorum.

İnsanın anlattığı, karşındakinin anlayabileceği kadardır demiş birileri.

Anlamamakta inat edenlere söyleyecek bir şeyim yok…

Şimdi…

En baştan başlayarak sıra sıra gidelim.

Bir…

Kocaelispor, bu kentin tek ortak paydasıdır.

Ne Bahri Yavuz’un, ne de Serhan Gürkan’ın babasının kulübüdür.

Tıpkı bu kulübün 15 sene başkanlığını yapmış, bu kulübün adını Türkiye’ye duyurmuş efsane Başkan Sefa Sirmen’in kulübü o-la-ma-dığı gibi.

Başkanlar gelir geçer.

Canlıdır nihayetinde bir gün ölür, bu nedenle taraftarlar bile geçer gider.

Kalıcı olan Kocaelispor’dur.

Gerisi hikayedir…

Kişilere değil, Kocaelispor’a bağlanın…

Aksi durumda;

Kendinizi bir anda bugün sövdüğünüz kişileri yarın överken, bugün övdüğünüz kişilere yarın söverken bulursunuz.

Ne Bahri’ci olun, ne Serhan’cı, ne de bir başka isimci…

Kocaelispor’lu olun.

Kocaelispor’un menfaatleri ne ise onu kovalayın.

Size abi tavsiyesi.

İki…

Sayın Bahri Yavuz Kocaelispor Kulüp başkanıdır.

4.5 sene bu kulübe hizmet etmiştir.

Etmeye devam etmektedir.

Çok çileler çekmiş, çok zorlu yollardan geçmiştir.

Sapına kadar da Kocaelisporludur.

Bu gerçekleri inkar eden taş olur.

Ayrıca;

Kendisini bu göreve Kocaelispor Kulübü’nün değerli kongre üyeleri seçmiştir.

Kendisi istemediği sürece de onu kongre üyeleri dışında kimse bu görevden alamaz.

Üç…

Ancaak;

Bu onu eleştirilmez yapmaz, tövbe haşa peygamber yapmaz, bir BAL Ligi şampiyonluğu ile başkomutan da olunmaz.

Kendisi;

Mevcut borçları ödemek amacı ile satılan, bu amaçla efsane başkanı bile koltuğundan ettirilen KEV Tesisleri’nin satışından gelen 55 milyon TL’yi iyi yönetememiştir.

Eline yüzüne bulaştırmıştır.

Bu da bir gerçektir.

Kafası basmayanlara ayrıntılı bir örnek vereyim;

Parasızlıktan günlerdir açsınız, susuzsunuz, üstelik aylardır üstünüz başınız da kir pas içinde.

Bulduğunuz ilk parayla karnınızı mı doyurursunuz, susuzluğunuzu mu giderirsiniz, yoksa gidip kendinize deterjan türü temizlik malzemesi, şampuan alıp temizlenmeye mi çalışırsınız?

Tencere- tava zekalı değilseniz şayet, cevabınız;

-“Karnımı bir güzel doyurur kendime gelirim, sonrasında ise temizlik sorunu ile ilgilenirim” olur.

Kocaelispor Kulübü Başkanı’nın gelen parayla ilk icraatı ne pahasına olursa olsun transferi açmak olmalıydı.

Bunu açıp kendimize gelmeliydik.

Bu alt liglerden bir an evvel kurtulup, gelirlerin çok daha yüksek olduğu üst liglere çıkmanın savaşını vermeliydik.

Bu sezon başında bu yapılsaydı, bu takım bugün en yakın rakibine fark atmış, gelecek sezon 2B’de olmanın planlarını kuruyor olurdu.

Kocaelispor Kulüp Başkanı, “Müdahale etmeyin, uğraşıyoruz, susun ve sürece zarar vermeyin” demese, bu kentte herkesten bu yasağın kalkması için yardım istese, bu yasak çoktan kalkardı.

Efsane kaptan Serdar Topraktepe’den, eski başkanlar Serhan Gürkan’dan, Muammer Çelik’ten, Rafet Kırgız’dan, o dönemlerin yöneticilerinden yardım istense fena mı olurdu?

Devreye siyasiler sokulsa, alacağı olanların eşine dostuna ulaşılsaydı kötü mü olurdu?

(Taşkafa Mehmet Abi’ye bile rica etseler, yetki verseler, yemin ediyorum birkaç dosyayı çözüme kavuştururdu.)

Ama Bahri Yavuz yapmadı.

Benim şahsi düşüncem, yapmak istemedi.

Altyapıdan geleceklerle, elbet bir gün Süper Lige çıkarım hayalperestliğine soyundu.

O gitti Vergi ve SSK borcunu kapattı.

Her 3 seneden bir vergi affının geldiği bu memlekette, zamanında Vergi ve SSK borcunu ödemenin salaklıkla eş tutulduğunu bile bile devlete canlı 34 milyon bayıldık.

(Bayıldıktan sonra hemen akabinde yine af geldi zaten.)

Dört…

Vergiye, SGK’ya ödenen para ile KEV’e yapılacak olan yurt binası için ayrılan 10 milyonu da çıkarırsanız, transfer yasağına para mara kalmadı.

Ahları ile her daim Kocaelispor’un iki yakasının bir araya gelmesine engel olacak olan zavallı personelin alacakları hala duruyor.

Kocaelispor’a gerçekten adabı ile ticaret yapmış, bazılarını iflas ettirmiş garip esnafa ve 3.şahıslara olan borçlar aynen devam ediyor.

(“Borç bitti, çakallar ortaya çıktı” diyen dallamalara ithaf olunur…)

O zaman tarafsız, gerçek Kocaelispor taraftarı sormaz mı;

“Biz bu tesisleri Vergi ve SGK borçlarını ödemek için mi sattık?”

Beş…

Eski Başkan Serhan Gürkan kulüp para içinde yüzdüğü, borçlar bittiği için tekrar meydana çıkmadı.

Algılara kapılmayın.

Adama yıllardır küfürler edildiği için, bilinçli olarak her transfer döneminde günah keçisi olarak ilan edildiği ve en son kendisine ve akrabalarına “Çakallar” dendiği için bir anlık sinirle “artık yeter” deyip artık geri dönüşü de olmayan bir şekilde ortaya çıktı.

Sapla samanı birbirine karıştırmayın.

Anahtarı Vali’ye teslim et” argümanı gereksiz bir çıkıştı.

Bu başlık yüzünden vermeye çalıştığı mesaj da arada kaynadı gitti.

Adam, Bahri Yavuz’a dedi ki;

“Taraftarın sesine kulak ver, transferi aç, takımı yukarılara taşı ve bir daha benim adımı zikretme. Yok yapamıyorsan çekil, ben başta olmak üzere yapacak biri çıkar.”

Ne var bunda ortalığı yangın yerine çevirecek?

Adam transfer yasağını kaldırmak için tek tek alacaklılardan muvafakatname toplarken, kimileri de;

“Öyle borcu öteleyerek olmaz ha, kabul etmeyiz, saymayız, bütün alacaklılara peşin öde” gibi aklın almayacağı IQ sınırının altında yorumlarla ortalığı bulandırdı gitti.

(Bunu dile getirenler; 34 milyon TL Vergi ve SGK borcunu da kimler yaptı ise onlar ödesin neden demediler, o da ayrı bir muammadır…)

Bunların bu söylemlerini Fenerbahçe Kulüp Başkanı Ali Koç duysa hemen Aziz Yıldırım’a seslenirdi;

-“Ey Aziz! 20 senelik başkanlık yaptın, 650 milyon Euro borç bıraktın, hemen öde, yoksa karışmam ha” derdi.

Şaka mı fıkra mı belli değil.

Neden borcu öteleyerek olmazmış peki?

Çünkü;

Borçlara faiz binermiş… miş… miş…

Borç Serhan Efendi dönemindeki yapılan transferlerden kaynaklanan borçlarmış… mış… mışşş…

Ödemek onun boynunun borcuymuş… muş… muş…

Serhan Gürkan yönetimi; o zamanki Bank Asya’daki ilk dönemlerinde yine transfer yasağı vardı ve lisans çıkarmak için 4 trilyona yakın (O zamanlar liradan sıfırlar atılmamıştı… Sosyal medyada yardıran yeni yetme bebeler bilmez, hatırlamaz…) ödeme yapmıştı.

O da bir önceki yönetimden mi isteseymiş?

Dünyanın neresinde böyle bir uygulama olmuş.

Futbolun gerçeklerinden bihaber futbol uleması kesilmek ne kadar kolay.

Adam çıkmış yollara, alacaklı olanların kıramayacağı isimleri devreye sokmuş, bir bir muvafakatname toplarken, bu yönetimden ne diye biri çıkıp, “biz de uğraşıyoruz hep beraber bitirelim haydi bu işi” dememiş?

Neden kulaklarının üstüne yatıp, gözlerini kapamışlar.

Altı

Şimdi plağı geriye saralım.

Diyelim ki Serhan Gürkan bu çıkışı yapmadı.

Neler yaşanacaktı?

Sezon başı 7-10 milyon TL denilen, devre arası ise 15 Milyon TL olan bu borcun ödenmeyeceğini zaten Bahri Yavuz deklare etmişti.

Bu kadro ile hadi diyelim bu sezon sonunda şampiyon olduk.

Gelecek sezonun başında ne yapacağız?

Yine aynı kadro ile 2 B’ye mi başlayacağız?

Yoksa transfer yasağını kaldırmak için savaş mı vereceğiz?

Peki o zaman faiz binmeyecek mi o güne kadar bu borçlara?

Bu 15 milyon TL, 20 Milyon TL olmayacak mı?

Bu takım takviye yapılmazsa bulunduğu çıktığı ligden düşmeyecek mi?

Bunun sorumlusu yine mi Serhan Gürkan olacak?

Adam bunu anlatmaya çalışıyor işte.

Çöz veya çözeyim, veya çözelim diyor.

Bakın gerçek Kocaelispor sevdalıları…

Baç’taki bina dışında satacak bir şeyimiz kalmadı.

O zaman ne halt yiyeceğiz peki?

Aklıma deli sorular gelip deyip sosyal medyada saçmalamak çok kolay.

Yedi…    

Şimdiye kadar olan bitene çıt çıkarmayan ve başkalarını ön cepheye süren Başkomutan Bahri Yavuz, düşmanlıkları, kinini falan bir kenara bırakacaktı, nasıl siyasi fikirleri uyuşmadığı halde mevcut siyasi erkle Kocaelispor menfaatleri için bir araya geldiyse, bu transfer yasağının kaldırılması için de herkesi toplayacak ve bu işi çözecekti.

Çözmedi…

Kendi bilir.

Bu saatten sonra konu kapanmıştır.

Vesselam…

 

GÜNÜN NEŞESİ

Makam şoförü

Papa makam otosuyla Roma’da dolaşmaktadır.

Bir süre sonra canı sıkılır ve şoföre durmasını söyler.

Şoförü arkaya geçirir ve arabayı kendisi kullanmaya başlar.

Araç kullanmanın zevkine varınca hız yapmaya başlar.

Hız sınırını aşınca da tabi ki radara yakalanır.

Trafik polisi çevirir, arabayı kenara çeker.

Polis arabanın penceresine eğilince afallar ve durumu merkeze aktarmak için telsizine davranır.

– Amirim bir oto çevirdim, ama içinde çok büyük bir adam var. Ne yapayım?

– Vali mi?

– Daha büyük.

– Başbakan mı?

– Hayır, daha büyük.

– Amerikan Başkanı mı?

– Hayır, daha büyük.

– Daha büyük kim var lan oğlum?

– Kim bilmiyorum ama adamın makam şoförü Papa, gerisini sen tahmin et”

 

SEVERİM

*Halis muhlis odun ateşi ile pişmiş köy ekmeğini… (Sıcakken üstüne köy tereyağını süreceksin, yanında da beyaz peynir ve organik domates… En kral yemeğe on basar. Hatta yüz…)

*Yürüyen merdivenleri kullanmayı… (Kim icat etti ise cennet mekan olsun. Keşke yürüyen kaldırım da bir an önce icat edilse… Tadından yenmezdi…)

 

UYUZUM

*Yarış atı taşıyan kamyonetlerin arkasına “Dikkat Yarış Atı” yazılmasına… (Ne yapalım altılı ganyan mı oynayalım? Korna mı çalmayalım? Bu memlekette trafikte insan insana saygı duymazken hayvanın nesine dikkat edelim?)

*Birkaç kelimeyi yan yana getirebiliyor diye kendini sosyal medyada kalemşör ilan eden, atar yapan, gider yapan klavye delikanlısı diye tabir edilen ama delikanlılık ile alakası olmayan tiplere… (Bunları bir statta toplayıp akşama kadar tek ayak üstünde bekleteceksin…)

GÜNÜN SÖZÜ

Akıllı kişilerin en büyük talihsizliği, salakların abuk subukluklarıyla başa çıkmak zorunda olmalarıdır.

Albert Camus